Fedakarlık, eş anlamlısı özveri olan ‘’bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçme’’ durumudur. Burada altı çizilmesi gereken nokta kendi çıkarlarından vazgeçmedir. Dolayısıyla fedakarlık, bir amaç gözeterek yapılır ve kendi çıkarlarının ötesinde olur.Fedakarlık yapmak kültürel kodlarımızdan dolayı göze hoş gelen bir durum olsada aşırı fedakarlık yapana zarar verir. Kendimizi fedakarlık yaparken önemsemeyiz ve insanlar bu konfora alışırlar. Dolayısıyla kişi aşırı fedakarlık durumu gösterdiğinde karşı taraf artık bunu önemsemez, değerli bulmaz. Hatta bu durum çoğu zaman suistimal edilir.
Peki bir kişi kendine zararı olmasına rağmen neden aşırı fedakarlık yapmayı devam ettirir?
Bunun sebebi kişinin kendini sevilmeye layık görmeyişidir. Kişi kendini sevilebilir görmediği durumlarda, ihtiyaç duyulan kişi olmakla yetinir. İnsanların ihtiyaç duymalarını sağlamanın en kolay yolu onların sorumluluklarını taşımaktan, işlerini halletmekten geçtiği düşünülür. Böylece kendinden ödün verip başkaları için aşırı fedakarlıkta bulunurlarsa, insanların onu sevebileceklerini düşünürler. Bu yüzden kendi çıkarlarını bir kenara bırakıp öncelikleri başkaları olur. Bu kadar çabanın tek bir sebebi vardır; sevgi isteği..
Aşırı fedakarlıklar insanı her zaman istenilen sonuca götüremeyebiliyor
Sevilme isteği yüzünden gösterilen aşırı fedakarlıklar her zaman istenilen sevilmeyle sonuçlanamıyor. Aşırı fedakar kişilerin çabaları çoğu zaman değersiz kılınıyor ve onlar emeklerinin karşılığını alamıyor ya da çok çok azıyla mükafatlandırılıyor. Bir süre sonra kişi bu durumu fark ediyor ve fedakarlık artık insana doyum vermekten, iyi hissettirmekten çıkıyor ve kişiye rahatsızlık, mutsuzluk vermeye başlıyor.
Aşırı fedakarlık kişiyi depresyona sürükleyebiliyor
Aşırı fedakar bir kişi, beklentilerinin karşılığını alamadığında dayanıksız bir yapı sergileyebiliyor ve kolayca evhama kapılıp, sorunlar karşısında çözüm bulmakta güçlük çekiyor. Dayanıksızlık ve evhamda, kuşkuyu ve karamsarlığıda yanında getiriyor. Bu yapılarda kaygı bozukluklarının ve depresyonun temeli oluşturuyor.
Fedakarlık deyince aklımıza ilk önce anneler geliyor
‘’Anne olunca anlarsın, annelik iç güdüsü’’ sıkça duyduğumuz bu kalıplarında desteklediği gibi fedakarlık deyince akıllara ilk önce anneler geliyor. Birçok anne eylemini tamamen çocukları için yaptığını söyler. Bu çoğu zaman elinden gelenin en iyisini yapma biçimidir. Fakat bu durum her zaman çok sağlıklı olmayabilir. Fedakar olma durumunu abartan ve aşırıya kaçan insanların arasında yine en çok anneler yer alır. Bunun anlamı, ihtiyaçlarını çocukları için ertelerken, kendilerini yok sayacak bir çizgiye savrulmalarıdır. Annelerdeki bu aşırı fedakarlık durumuda her zaman büyük bir önemsenme ihtiyacı ve yüksek bir beklenti taşır. Bu beklenti bazen iktidar oluşturma arzusuna dönüşebilir ve çocuk tarafından başka yanlış anlamalara, anneyle arasında iletişim bozukluklarına yol açabilir.
Aşırı fedakarlığın altında kendimizle ilgili bir sebep vardır
Genel olarak birisi için birşey yaptığımızda dikkatle bakılırsa; bunun altında mutlaka kendimizle ilgili bir sebep olduğunu görebiliriz. Yazının başında da bahsettiğim gibi bunun en temel ilkelerinden biride sevilme arzusudur. Ya da bazen suçluluk duygusundan kurtulmak içinde aşırı fedakarlık yapıyor olabiliriz. Fedakarlık çok güzel birşey olduğu gibi aşırı fedakarlıkta fazlasıyla tehlikeli bir durumdur.