Sosyal medyada Umreden döndükten sonra karantina altına alınan insanların bulundukları yerleri terk etme girişiminde bulundukları ve polisle karşı karşıya geldikleri videolara şahit olduk. İnsanların gösterdikleri bu kızgınlık hatta öfkeye varan davranışlar aslında içinde bulundukları kaygının öfkeye dönüşmesi de olabilir.
Öfke nedir?
Öfke duygusu, beklentilerin karşılanmaması, isteklerin gerçekleşmemesi ya da istenmeyen durumlarla karşı karşıya kalındığında görülebilir. Günlük yaşantımızda bu durumlarla hepimiz karşılasabileceğimiz için bu duyguyu yaşamamız çok olağandır. Öfkeyi insanlara ve kendimize zarar verecek şekilde dışavurmak ise yaşadığımız durumları daha da kötüye götürebilmektedir. Bu durumda öfkeyle başa çıkmak, öfkemizi kontrol edebilmek önemlidir. Öfke içsel bir duyguyken dışa vurumu saldırganlık davranışları şeklinde olabilmektedir.
Öfke duygusal bir tepki olarak bireye aslında bir şeyler anlatmaktadır. Öfkelendiğimiz durumlarda kendimize dönüp öfkemizin bize ne anlattığını anlamaya çalışırsak hissetiğimiz öfke duygusu, içinde bulunduğumuz durumu daha iyi kavramamızı sağlayabilir. Bu kavrayış içinde bulunduğumuz durum, çevre ve ilişkilerimiz hakkında nasıl hissettiğimiz, kendimizi nasıl konumlandırdığımız ve hangi şartlarda rahatsızlık duyduğumuz hakkında bize içgörü sağlayabilir. Öfkemizi sınırlandırabildiğimiz sürece bu duygu da her duygu gibi sağlıklıdır.
Kaygı Öfke İlişkisi
Kaygı, engellenme, anlaşılmama, reddedilme, hayal kırıklığı gibi duygular öfkeye yol açabilmektedir. Bazı durumlarda tek bir duyguyu baskın hissetmek değil de birden çok duygu bir arada karmaşık, iç içe şekilde görülebilmektedir. Karantinaya alınan insanlar, dini amaçla yaptıkları seyahatlerinin ardından sevdiklerine kavuşmayı beklerken salgın sebebiyle yaşadığımız olağanüstü durumda önlem amacıyla karantinaya alındılar. Bu durum sevdiklerine kavuşma arzusunda olan insanların bu arzularından mahrum kalması anlamına geliyor.
Aynı zamanda başka bir ülkeden kendi ülkelerine döndükleri ve virüsün tüm dünyayı sarmış olması sebebiyle kendi sağlıklarından da kaygı duyuyor olabilirler. Kendi rutin hayatlarına kavuşamama ve belirsizliğin sürüyor olması kaygının öfkeye dönüşmesi ve kaçma girişimi ile kendini göstermiş görünüyor. Hatta bu kaçma girişimi salgın durumunda hem kendileri hem de toplum için oldukça zararlı olmasına rağmen insanlar bu davranışa yönelebilmekteler.
Kaygılı olduğumuz durumlarda zihnimizi baskılıyoruz. Bu durum rasyonel kararlar verebilmemizin önüne geçiyor. İçinde bulunduğumuz durumda kaygının minimum seviyede tutulması insanların maksimum seviyede net ve açık bilgiye ulaşabilmeleriyle mümkündür. Bu tarz kriz durumlarında resmi kurumların belirli aralıklarla insanları son durum hakkında bilgilendirmeleri, güncel bilgileri halkla paylaşmaları faydalı olacaktır.