Sosyal fobi/sosyal anksiyete kısaca bahsedilmesi gerekirse; diğer insanlar tarafından eleştirilme, seyredilme ve yargılanma korkusudur. Herkes görece davranışlarıyla, yaşadıklarıyla kendi sosyal fobi düzeyini saptayabilir. Yine görece bu düzeylerin, hayatındaki durumların/olayların ne derece nedeni olduğunu kavrayabilir. Peki; sosyal fobi ve yalnızlık denkleminde ne derece etkilidir? Aralarında hangi yönde bir korelasyon var?
İNSANLARIN İÇİNDE YALNIZ SOSYAL FOBİK
Bundan binlerce yıl öncesine gitmek gerekirse (avcı toplayıcı, kabile yaşamlarında) her zaman güçlü sosyal bağlar geliştiren insanlar hayatta kalmıştır veya daha sağlıklı yaşam sürmüşlerdir. Kabile içi etkileşimi iyi olmayan, yalnız yiyen, yalnız içen, yalnız avlanan yani yalnız yaşayanlara hayat hep acımasız davranmıştır. Savan hayatı yalnızlığı hiçbir zaman affetmemiştir. Peki, o günlerden tekrar günümüze baktığımızda yalnızlığın sonuçları ne kadar farklı? Bir insan dört duvar arasında, tek başına –genellikle sosyal fobikler- ne kadar sağlıklı yaşayabilirler? Sosyal fobi ve yalnızlık ayrılmaz ikilidirler. Ufak bir çıkarımla; insanların onu eleştireceğinden, yargılayacağından, insanlara rezil olacağından korkan/çekinen bir insan, insanlarla bir arada bulunmaktan pek hoşlanmayacaktır. Sosyal fobik bir hayat kümesinde yalnızlık alt kümesi her zaman bulunmuştur diyebiliriz. Durum şudur ki; sosyal fobi yalnızlığı arttırır, yalnızlık sosyal fobiyi pekiştirir. Buradan; ‘Benim çevrem insanlarla dolu o halde sosyal fobik değilim.’ çıkarımı ortaya çıkabilir. Ancak her sosyal fobiğin yalnız olduğu çıkarımını yapmak son derece fevri olacaktır. Bir insan kalabalıklar içinde dahi ruhsal anlamda yalnız olabilir. Yani yalnız olmak çoğu zaman tek başına olmak demek değildir. Genelde bir sosyal fobik insanların içinde; ‘Acaba benim hakkımda ne düşünüyor? , Yanlış anlaşıldım mı?’ diyerek kendi kafasının içine çekilir. Bu durum onun hayattan keyif almasını ve anı yaşamasını olanaksız kılar.