Travma Sonrası Büyüme

Travma Nedir?

Travma hayat öykümüzde bölünmeye götüren, çok yoğun hissedilen strese götürebilecek olaylara verdiğimiz tepkilere verilen isimdir. Savaşa tanıklık etmek, taciz ya da tecavüz gibi bir cinsel saldırı mağduru olmak, doğal afet deneyimlemek, çok sevilen bir kişinin kaybı gibi olaylar travmatik olabilmektedir. Algılanan duygusal ve fiziksel tehdidin büyüklüğü ve çeşidi (insan/ doğa kaynaklı) deneyimlediğimiz travmada oldukça etkilidir.

Travma Sonrası Büyüme Nedir?

Travma sonrası büyüme Tedeschi ve Calhoun tarafından oluşturulmuş bir teoridir. Tedeschi 1995 yılında Japonya’daki Kobe depreminde sağ kalanlardan biridir. Bu teoriye göre bazı bireyler travma sonrasında, travmadan önceki hallerine göre daha gelişmiş olurlar. Travma sonrası büyümeyi Nietzsche’nin “Bizi öldürmeyen şey güçlendirir.” sözü ile ilişkilendirebiliriz. Bu psikolojik boyuttaki gelişme ve güçlenmeyi 5 ayrı kategoride inceleriz. Bunlar,

  • Kişinin kendisinde algıladığı değişimler
  • Gelişmiş kişiler arası ilişkiler
  • Hayat felsefesinde değişmeler
  • Değişmiş öncelikler
  • Gelişmiş manevi inançlar

Travmatik olayların üzerimizdeki etkileri oldukça yıkıcı olabilmektedir. Travma sonrası büyüme demek, yıkıcı deneyim karşısında hastalanmamak ya da kötü hissetmemek demek değildir. Travma sonrası büyümenin gerçekleşmesi için çok fazla zaman ve efor gerekir. Bireyler bu süreçte bazı psikolojik rahatsızlıklar (depresyon, TSSB vb.) da deneyimlemesi de mümkündür. Travma sonrası büyümenin gerçekleştiğini söylemek için yukarıda bahsedilen kategorilerin hepsinde ve yoğun bir gelişme gözlemlememiz gerekmez. Basitçe çok yıkıcı olan bir deneyimden sonra bireyin kendine, diğer insanlara, hayata bakışının ve işlevselliğinin olumlu yönde değişmesine travma sonrası büyüme adını veriyoruz.

Bu Büyümeyi Nasıl Gözlemleriz?

Peki, travma sonrası büyüme deneyimlemiş bir kişi kendisini algılarken ne gibi değişiklik gözlemler? Tedeschi ve Calhoun (1995) burada dikkatimizi daha empatik, insancıl, gerçek benliğimize karşı farkındalığımızın arttığına çekiyor (Tedeschi & Calhoun, 1995, s. 456). Başkalarının acısına karşı kayıtsız kalamamak daha empatik olmaya örnek olarak gösterebiliriz. Eskiden görmezden gelinebilecek bu tip durumlarda kişi diğerlerine yardım etmeye karşı çekiliyor gibi hissetmektedir. Diğer insanlara karşı geliştirilen bu anlayış ve empati elbette kişiliğin de derinleşmesinin önünü açacaktır.

Travma gibi yıkıcı bir deneyimde sosyal çevremizden destek almak gibi oldukça işlevsel olan başa çıkma mekanizmaları kullanırız. Diğerleriyle iletişim kurma sıklığı arttığında kişi, ilişkilerini ve ilişkilerinin dinamiklerini tekrar sorgular. Günlük yaşamda kötü bir zamandan geçen bireylerin sık sık “Gerçek dostlarım kimlermiş gördüm.” gibi ifadelerini duyarız. Bu sorgulama sadece ilişkiler için değil bireyin kendisine ve hayatında neyin daha önemli olduğuna dair de gerçekleşir.

Travmadan Sonra Bizi Büyüten Nedir?

Bireyin, bu tip yoğun duygulanımın olduğu bir dönemde kendisine “gerçekten” ne yapmak istediğini sorduğunu görürüz. Gerçekten ne yapmak istediğine dair öncekinden daha farklı bir fikre sahip olunması da muhtemeldir. Hayata dair farklı bir fikir edinmenin, yaşamının yönünü değiştirmeyi ve yeni becerilerin geliştirilmesini destekleyecektir. Deneyimlenmiş yıkımdan sonra bireyin parçalarını tek tek alıp, değerlendirip kendisi yeniden inşa etmesi gibi düşünebiliriz. Bu elbette zor ve uzun zaman gerektiren bir uğraşıdır. Yine de kişiyi olduğundan çok daha iyi yerlere götürme ihtimali oldukça güçlüdür. Deneyimlenmiş travmadan sonra kişi kendi ihtiyaçlarına karşı daha duyarlı hale gelir. Kişinin, o an ona yardımı dokunmayan inançlarını sorgulayıp üzerine tekrar düşünmesi gelişmeyi mümkün kılar.

Travma sonrası büyüme deneyimleyen bireylerde maneviyatın da geliştiğini görürüz. Bunu dini pratikleri daha sık gerçekleştirmek gibi düşünebiliriz. Daha spiritüel düşünce ve inanışlar geliştirebilirler ve bu gayet işlevsel olabilmektedir. “Bunu yaşamamın bir sebebi vardır, bundan da bir şey öğrenmem gerekiyor.” gibi düşünceler kişiyi belirsizlikten ve getirdiği korkudan korur diyebiliriz.

Özetlemek gerekirse birey kendisine ve hayatına karşı yeni ve gelişmiş bir algıya sahip olur. Yaşamdan alınan memnuniyeti artabilir ve hayata bir hediyeymiş gibi bakar. Kendi inançlarına, düşüncelerine dair düşünmek ve daha işlevsel bir bakış geliştirmek, deneyimini iyileştirici ve geliştirici kılar.

Paylaş :
Yorum

Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir