Bu yazımızda yalnızlığı ve yalnızlık psikolojisi hakkında merak ettiklerinizi bir de bir psikologun kaleminden okuyun istedim.
Yalnızlık hepimizin zaman zaman deneyimlediği bir süreçtir. Çoğumuzda yalnızım demekten kaçınırız. Bunu söylemenin bizi eksik ve güçsüz göstereceğine inanırız…
Yalnızlık, çoğu zaman günlük yaşantımızı devam ettirsek de bizim diğer insanlardan uzak, kimse yokmuş, boşluktaymış gibi hissetmenize sebep olur.
Yalnızlık içinde bulunduğumuz en derin kalabalığın ortasında, kaldığımız andır bizim için. Etrafımızda bir çok insan olmasına rağmen konuşacak, paylaşım yapacak kimse bulamamaktır.
Yalnızlık ile nasıl başa çıkılır?
Yalnızlık ile başa çıkmanın en temel yöntemi kişinin hayattan beklentisinin ne olduğunu belirlemektir. Yalnızlık bilinenin tam aksine kötü ve çaresizlik anlamının dışında kişinin hayata bakış açısının tamamen farklı olmasıdır. Çevremizde bunun örneğini vermek oldukça kolaydır. Uzun yıllar evlenmeden tek başına yaşayan bir çok insan vardır. Uzun bir evlilik sonrası boşanmanın ardından tek yaşamak isteyen kişiler de buna dahildir. Eğer kişi sahip olduğu bu yalnızlıktan rahatsızlık duyuyor ise öncelikle nasıl bir hayat istediği belirlenmelidir. Daha gösterişli ve kalabalık bir hayat rutini istiyor ise ona uygun ortamlara girmeleri teşvik edilmelidir.
Kişinin çalışma ortamı buna elverişli ise öncelikle çalışma ortamından başlanmalı ve insanlar arasındaki ilişki kurma becerileri geliştirilmelidir. Kişi, insan ilişkileri kurmada başarısız oluyor veya gerekli olan özgüveni kendisinde hissedemiyor ise bir uzmandan, bu konuda yardım alması en sağlıklı olanıdır. Bu süreç içerisinde kendisini daha iyi hissedecek ve gerekli olan özgüven ve motivasyonu istenilen seviyeye ulaşacaktır.
İnsanların bir çoğunun ise yaşamış olduğu romantik ilişkisinde kendini yalnız hissetmesi olasıdır. Hayatındaki birey ile istenilen paylaşımı yapamaması ve karşısındaki insana tamamen açılamaması bu durumu daha da zorlaştırmaktadır. Bu ilişki türleri için de bir uzmandan yardım alınmalıdır. Bir diğer yalnızlık korkusunu içinde barından durum ise genellikle ergenlik dönemindeki bireylerde görülmektedir. Bireyler bu dönemde duygu ve düşüncelerini paylaşma konusunda yaşadığı zorlu ve sıkıntılı durumu kendi içlerinde derinleştirmekde ve içsel bir çatışma haline getirmektedir. ,
Buradaki en önemli görev anne-babalara düşmektedir. Bu süreci ergen bireyi hem sıkmadan hem de yalnız bırakmadan atlatmak zorlu ve yorucu bir süreçtir. Bu bireyler ise uygun ve boş zamanlarında spor aktiviteleri ve eğer yatkınlıkları var ise sanata yönlendirmekte fayda vardır.
Yalnızlık Psikolojisi
Yaşamış olduğumuz bu sürecin psikolojisine baktığımızda ise kendi içinde çatışan ve bu durumu içselleştiren bir tablo görmek oldukça mümkün. Bu sürecin en büyük destekçisi yine bu sürecinde oluşmasından destek sağlayan bizleriz aslında. Kendi eksikliklerimizi ve isteklerimizi belirleyebildiğimiz sürece bu durumu en az hasar ile atlatabilmek mümkün. Bu psikoloji ile yaşamak insana ağırlık ve depresyona kapısına iten en büyük etkendir. Kişi ne hobilerinden ne de yapmak isteyip yapamadığı onca heves ve yatkınlık duyduğu el işlerinden haz alamamaktadır.
Gökyüzüne her kafamızı kaldırıp baktığımızda içimize çektiğimiz derin bir nefes ve o an ki tatlı huzur… İşte bunlar her an bizimle olmalı bu ve buna benzer bizlere hayatın sunduğu her küçük ayrıntıdan keyif alabilmek için öncelikle kendi içimizdeki savaşı durdurmalıyız. Kendimizin değerli olduğunu ve etrafımızdaki herkes ile istersek sağlam tüm bağları kurabileceğimizi unutmamalıyız. Güzel günlere adım atabilmek için Beşiktaş’ta bulunan ofisimize bekleriz.